Türkçede “Veya” Ne Demek?
Herkesin hayatında birkaç kelime vardır; her biri, o anın duygularına bir anlam yükler. “Veya” gibi bir kelime, kulağa çok sıradan, çok basit gelebilir. Ama işte, bazen bir kelimenin taşıdığı anlam, arkasındaki duyguyu öylesine yoğunlaştırır ki, hayatın anlamını sorgulamaya başlarsınız. Hayatımda “veya”nın bu kadar büyük bir anlam taşıdığı bir anı hatırlıyorum.
O Anı Hatırlamak
O zamanlar 19 yaşındaydım, Kayseri’nin o soğuk kış akşamlarından birindeydi. Çekmecemde, sevdiğim birinin yazdığı bir mektup vardı. Mektup, bana yıllar önce kalmış ama hep hatırladığım bir duyguyu çağrıştırıyordu: belirsizlik. O zamanlar, duygularımızın yerleşip oturduğu, ne hissettiğimizi doğru bir şekilde ifade edebildiğimiz zamanlar değil, bazen de içimizde bir karmaşa vardı. “Ve ya” kelimesi, onun hayatımda iz bırakan anlarından biriydi.
Bir gün, ona yazdığım uzun bir mesajda bir şey fark ettim: Her şey bir anda belirsizleşti. “Sonsuza kadar” kelimesi bana ne kadar uzak geldiyse, “veya” o kadar yakın oldu. O mesajda, belki de gerçekten hissettiğimi yazabilirdim. “Sonsuza kadar birlikte olacağız” diyebilirdim, ama onun yerine “ya da” dedim. O an, o iki harfli kelime bir kararın, bir şüphe anının sembolü haline gelmişti.
“Veya”nın Yükü
Bir kelime, çoğu zaman bize sadece bir seçenek sunar, ama “veya” kelimesi tam tersini yapar: bir seçim yapmamızı, bazen ise seçemememizi zorlaştırır. O mektup, her zaman kalbimde bir soru işareti gibi durdu. Yıllar sonra, hala “o an”ı anlamaya çalışıyordum. “Veya” kelimesi, hayatımda her an karşımıza çıkan alternatiflerin, birbirine paralel yolların simgesiydi.
Birçok insan için bu tür seçimler basit olabilir. Ama bana, o an, dünyamı değiştiriyordu. Kafamda dönen sorular vardı. “Hadi bakalım, sen bir adım at da görelim. Sonsuza kadar mı, yoksa sadece geçici bir heves mi?” ve bir başka seçenek olarak “ya da”…
Daha sonra fark ettim ki, sadece hayatın zor bir noktasında değil, her anında “veya” var. Oğlumun doğumuyla bile karşılaştım. Aileme nasıl bir hayat vereceğimi düşündüm. Ve ya her şey mükemmel olurdu, ya da kaybolup giderdi. Geriye ne kalırdı, bir hayatın yanıtı?
“Veya”da Umut ve Kayıp
İçimde hep bir kayıp hissi vardı. O mektup hâlâ kafamın köşesinde duruyor. Bir kelimeyle başlayan bir belirsizliğin içinde kaybolmuşum. Ama aynı zamanda, “veya” kelimesi bana hep bir şey vaat etti: umudu. Birinin hayatınızda olacağına dair en derin inanç, o anda “ya da” olmamalıydı. Her şeyin bir arada olduğu anı arıyordum, o bir bütün olarak her yönüyle anlayacağımız an.
“Veya” kelimesinin de insanı bu şekilde zıt uçlara çekebilecek kadar güçlü bir yeri vardı. Birini sevmenin, birisini kaybetmenin getirdiği duyguların arasında kalmak; sürekli bir “belki” içinde yaşamak. Belki kaybolmuş bir duygunun kaybolan parçasıydı, belki de öylesine bir kaçıştı. Fakat her koşulda bir çözüm arayışı vardı.
Bir zamanlar, “ya da” derken, bir an sonra ne olduğunu bilmiyordum. Belki de bunu fark edebilseydim, hayatımda değişen şeyleri ne kadar küçümsediğimi anlamış olurdum. Belki de o kelime, her şeyin kaybolduğu yeri işaret ediyordu. Ama işte, bazen ne kadar karmaşık olsa da bir kelimenin anlamı, insanın içindeki boşluğu bir nebze doldurabiliyor.
Ve Sonunda “Veya”
“Veya” kelimesi artık bir yük olmaktan çıkıp, belki de bir seçenek halini aldı. O anı düşündüğümde, belki de doğru bir yol ayrımını görüyordum. Yani, kaybettiğimiz duygular ya da hayatımıza girdiği kadar, bizi şekillendiren bir yoldu.
Bazen insan, hayatta her şeyi doğru yapamayabiliyor. Bir kelimeyle başlayan belirsizlik, bir yola dönüşebiliyor. Ama belki de o “veya” kelimesi bize sadece o anın anlamını bulmak için bir fırsattır, her şeyin ortasında. Hayatımı dönüştürebilecek o küçük kelimenin gücünü hissedebiliyorum. Belki de, bir şeyin kaybolmuş olması, bir zamanlar her şeyin mümkün olduğu anlamına gelir.
Ve evet, “veya” demek, bazen hayatı değiştiren bir sorunun kapısını aralar.